Doğru düzgün sırayla okumak için bölümler

1 2 3 4 5 5,5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18

Friday, October 2, 2009

WW - chapter XIV

THE REAL BAD MAN

Şiddetli yağmur Londra sokaklarını yıkama işini abartırken, o (he) bir sokak lambasının dibinde hareketsiz duruyordu. Sırılsıklam olmuştu. Pek de salladığı yoktu. Şemsiye kullanmazdı. Sevmezdi. Şemsiyeyi.

Sokağın başında bir otomobil belirdi. Farları adamı aydınlattı (sokak lambasının pek de aydınlattığı söylenemezdi), koyu ve uzun parkesini ışıldattı. Adam önüne bakıyordu, hareket de etmedi. Araba yavaşlayarak yanaştığında bile kafasını çevirip bakmadı.
Araba önünde durdu, arka kapısı açıldı. Adam tek hamlede bindi, kapıyı kapattı. Araba yola çıktı.

Karşısında oturan siyahi adama baktı. O da uzun ve koyu giyinmişti. Sapsız güneş gözlüğü gözündeydi. Ağzına büyük bir puro sıkıştırmıştı. Suratına da garip bir sırıtış kondurmuştu.

William 'Heh' dedi, genelde konuşmalarına öyle başlardı, 'Bu cadillac kiralık falan değil, dimi Morpheus?'

Morpheus güldü, puroyu ağzından çıkardı, dumanı tüttürdü, başını iki yana salladı. Weo 'Pekala..' diye mırıldandı, etrafına bakındı, cadillacın döşemelerine göz gezdirdi. 'Fakir falan?' dedi, el kol hareketi yaptı, 'İskoçya'nın özgürlüğü, Zion?'
Morpheus yine güldü hafiften, purosunu dişlerinin arasına yerleştirip ısırdı, bir şey demedi.

Weo 'Höh' dedi. İçinden düşündü 'Fakir makir ayakları empati sempati toplamak için, iskoç ayakları da bizleri Smith'e karşı kullanmak için. Hell yeah, hell yeah..'

Morpheus purosunu çıkarttı, 'Doğru' dedi. Weo da o sırada içinden değil, sesli düşündüğünün farkına vardı. Neyse, Morphy kandırdığını kabul ediyordu, Smith'in dedikleri doğru olmalıydı, bu da Weo için en basitinden Morphy'ye dalmak manasına geliyordu. Ama bunca zamandır dost bilmişti onu, belki önce diyeceklerini dinleyebilirdi. Damn! Hala sesli düşünüyordu!

Morphy puro ağzında gülüyordu. Weo 'Ulan' dedi, 'Ben de sana yardım edecem diye zilyon tane Pers kestim iyimi..'
Morphy hızla çıkardı puroyu, 'Hayır işte adamım,' diyerek öne eğildi. Havalıydı. 'Sen iskoçyana yardım ettin. Ben sadece arada kendime fayda sağladım. En etik şekilde değil tamam ama, herkes sonunda istediğini aldı.'

'Lan hepimizi kandırdın' diye çıkıştı Weo.
'Whatever be adam' dedi Morphy 'Ben kendi menfaatimi koruyordum siz de İskoçya'nın özgürlüğünü. Ve Zion'da yanyana savaştık. Daha ne istiyon lan?'
'O sen aradığımız kişisin, beklenen adamsın hikayeleri neydi Morp?'
'Seni de kandırdım Weo, çünkü Smith'e karşı bir matrix adama ihtiyacım vardı.'

'La zımba o zaman ben hastanedeyken niye suikastçı gönderdin?'
'Çünkü artık ihtiyacım yok' dedi Morphy. İyi oturtmuştu lafı. Bir sessizlik oldu.

'La öldürtmek zorunda mıydın Morp kılıklı?' dedi Weo. Morphy 'Yani,' diye açıkladı, 'Şimdi Smith'in eline düştüğün için, ve sana benden bahsedeceği ve senin onun yanına geçeceğini tahmin ettiğim için, kısacası eea artık savaşacağım kişi durumunda olacaktın.'

Weo 'Heh' dedi, 'Savaşacağız öyle mi?'
'Gerekirse' dedi Morp.
'Gerekecek' dedi Weo sinirle. 'Sonunda birimiz ölecek.'
Morp artistçe 'Sen öleceksin yani' dedi, 'Ben kalacağım daima, ebediyen. Çünkü sermayeyim. Yiyip yutanım. Ağayım. Uyuşturucuyum. Sömürenim. Yönetenim!'
Weo için bu kadarı yeterdi. 'Ben de halkım!' dedi, 'Halktan y(ee)anayım!' Fırladı koltuktan ve Morpheus'u oturduğu yere gömdü. Araba sarsıldı, şöför dönüp baktı.
Morp purosunu yavaşça çıkardı ağzından, sırıttı. 'Devam et sen' dedi şöföre sakince, üstünde duran Weo'ya baktı, 'Heh' dedi. Ve bir tekme geçirdi. Weo tavanı parçalayarak havaya uçtu. Yola düştü.

O ne lan?! Nasıl böyle bir hareket yapabilmişti Morp? Son gördüğünde öyle matrix'ten anlayan biri değildi?

Weo şaşkınlıkla doğrulmaya çalışırken, araba durdu. Kapısı açıldı, Morpheus sakince dışarı çıktı. Üstünü başını düzeltti. Bu arada yağmur da durmuştu.
Morp artist artist Weo'ya doğru yürümeye başladı. Bir yandan da konuşuyordu 'Sana artık ihtiyacım yok derken, Weo efendi' dedi, 'Ben ciddiydim yav? Sen pek değildin anlaşılan..neyse..'

Weo ayağa kalktı, parkesini çıkarmakta olan Morpa doğru koştu. Uçan tekme girdi.
Morp bir ayağıyla Weo'yu durdurup diğer ayağıyla havada pis bir dönüş ve güm: Weo yerdeydi. Morp parkeyi çıkartmaya kaldığı yerden devam etti. Düzgünce katlarken 'Hapis seni eskitmiş yav, Weo' dedi. Yolun kenarına bıraktı kıyafeti.
Weo 'Noluyoz olum?' dedi, doğrulmaya çalışıyordu.
'Sen oralarda Smith'inle takılırken ben boş durmadım' dedi Morp, 'Şu sana yeterince anlamlı geliyor mu?' Yumruğunu uzattı.
Weo herifin eline baktı, 'Damn!' diye bağırdı, 'La bi bu eksikti!'

Morpheus'un parmağında güç yüzüğü vardı.

Tuesday, September 15, 2009

WW - chapter XIII

IN THE HOLE

'Morphy bir de ajandı ha?'
'Evet FBI eskisi.'
'FBI da ne la?' dedi Weo.
'Bizim istihbarat servis, öyle harflendirelim dedik. Neyse işte bu Fransa'da çalışıyordu. Görevini kötüye yardırmış diye duyduk. Meğer adam feodal takılıyormuş ağa olmuş. Bunun üzerine onu kibarca FBI'dan attık'.
'Kibar derken?'
'Senin yaşadığın işkencelerin az bir bölümü diyelim' dedi Smith.
'Balkon?'
'O yeah'
'Fırın?'
'O kadar gitmedik' dedi Smith 'Atıldıktan sonra bu İskoçların arasına katıldı. Millet özgürlük savaşçısı olduğunu sanıyor.'

'İyi de Zimit' dedi Weo, hücresine bırakılan kirli bakırdan çorbasını içmeye çalışıyordu. 'Madem öyle, niye bunları bana daha önce söylemedin ki?'
'Çünkü Morpheus'un etkisi altındaydın, söyleyeceklerim boşa gidecekti'
'Heh yani şimdi boşa gitmedi öyle mi?'
'Wallace' dedi Smith, 'Burası Azkaban burdan çıkış yok(!0!). Kalan hayatımız burada birlikte geçecek. Yalan söylemem için bir sebep var mı?'

Weo 'Hmm' dedi, bu sırada karşıdaki hücrede Harry Potter belirdi, 'Aslında' dedi, 'Bir kaçış imkanı olabilirdi'
Yanındaki hücreyi işaret etti, 'Bu voldemort hapishane inşa planlarını blueprint vs. biliyor, kaçış yollarını falan..'
Weo parmaklıklardan birisini yamulttu, 'E bunlar kolay gözüküyor' dedi, 'Niye kaçmadınız?'
'Sorun, ruh emiciler' dedi Harry. Bunlar sanki adları anılınca gelen yaratıklarmış gibi koridora bir ağırlık çöktü. 'İnsanın şaftı baya kayıyor.'

'Yav geç emotional travmaları yolu göster. La adam' dedi Weo, 'neydi la bunun adı?'

Voldemortun hücresi sessizdi. Harry 'Pek de sempati beklemeyin derim' dedi, 'Bu benim hikayemde kötü adamdı da.'
Weo parmaklıkları biraz daha ayırıp kafasını çıkardı, 'Peki o bizim hikayede benim kim olduğumu biliyor mu?' dedi.
Bir sessizlik oldu. Smith 'Eea' diye toparladı, 'Herif silahla kendi ağzına ateş etti.' dedi.

Sessizlik kaldığı yerden devam etti. Voldemortun hücreden boğuk bir 'Holy damn!' sesi duyulur gibi oldu.

Ve koridora pis bir soğukluk(?) yayıldı. Weo 'Noluyoz lan' havasında hücresine çekildi. Havada süzülen garip bir yaratık dar hücrenin içine daldı. Yaklaştı Weo'ya, ortam buz gibi oldu. Üç beş kötü anılar canlandı, yaratık kukuletasını (inikti ki) kaldırdı, Weo'nun ruhunu reverse-üfürük tekniğiyle emmeye başladı... daha doğrusu başlayacaktı... emmedi yani, tavuk mu emiyon lan!
Weo 'Kes lan!' dedi ve kukuletayı tutup çekti, yaratığın boynuna doladı. Sıktırmaya başladı. Yaratık takıldı bi, çırpınmaya başladı. Güç bela kendini kurtarıp çığlıklar atarak koridorda kayboldu.
Weo parmaklıklara yapıştı 'Gel lan buraya!' diye bağırdı. Karşıda Harry donmuş, olan biteni izliyordu. Bağırmaya başladı 'Lan Tom bu adamlar manyak, cidden kaçabiliriz olum hadi lan konuş oturma orada!'

Yılan suratlı kötü adam sallanarak parmaklıklara geldi, yan yan Harry'ye baktı, Weo bir nefret ifadesi görür gibi oldu. 'Tamam lan tamam' dedi soğukça. 'Tamam 4'ümüz kaçacağız o zaman, siz ikiniz, ben ve Potter'.
'Tamamdır! Yaylanalım!' dedi Harry sevinçle. Weo kafa salladı ve hücrelerin parmaklıklarını söktü. 4'ü koridordaydı. Voldemort önde, kasvetli zindanda ilerlemeye başladılar. Ruh emiciler Weo'yu görüp kaçıyorlardı, ilişmediler hiç.

İşte dere tepe düz whatever, dışarı çıktılar sonunda. Zindanın bulunduğu küçük ada, denizin ortasındaydı. Harry 'Ee nasıl gideceğiz şimdi?' deyip bot falan var mı diye bakınmaya koyuldu. Weo 'Heh' dedi, Smith'le duruyorlardı. Bot dertleri yoktu sonuçta uçar giderlerdi if there is a hole. Voldemort ise kayalıkların arasında geziniyor bir şey aranıyordu. Harry bunu fark etti, 'Tom sen de napıyorsun orada?' dedi.

Voldemort döndü, elinde bir dal parçası vardı. Şöyle bir tarttı, iyi olduğuna karar verdi, Harry'ye doğrulttu, 'Avada kedavra!' diye bağırdı.

Yeşil bir flaş ve Harry yere yıkıldı. Weo 'Höh' dedi. Smith 'Noluyoz lan?' dedi. Weo, 'Eea' diye bocaladı, 'işte, kadavra dedi ya'. Sonra da güldü. Weo'ya göre espri espriydi.

Voldemort odunu attı. İkiliye döndü, adam soğuktu 'İş meselesi falan değil. Tamamen kişisel' dedi. 'Hortkuluk işine de başlıyım madem ben de. Hadea'. Havalandı, uçtu gitti.
Weo 'Vay be' dedi, 'Adam sağlam ha. Kötü mötü de sağlam çıktı'.

Smith 'Neyse' dedi, 'Olum William kurtulduk. Yeniden doğmuş gibiyim. We are back olum!'
'Dur daha' dedi Weo artist artist, 'Önce şu Morpheus meselesini çözelim'
'Bütün mesele de o zaten, my friend' dedi Smith artist artist 'Bütün mesele o'.
Uçup gittiler.