THE BETRAYAL
Garson içecekleri leziz yemeklerin yanına bıraktı ve yapmacık gülümsemesini eksik etmeyerek uzaklaştı. Masadaki ikili, kebaplara mesafeli durdu başta,
ama kel olanı dayanamadığını belli ederek yemeğe (saldırdı). Karşısındaki hafifçe gülümsedi, en azından dudakları öyle büküldü, güneş gözlükleri ve
soğuk duruşu başka herhangi bir duygu ibaresini engeller gibiydi.
Kel adam yavaşça çiğnedi lokmasını, kebabın lezzetiyle büyülenmiş gibiydi. "Bu da nesi, bu kebap.." dedi, sesinden tatmin duygusu saçılıyordu, "Sanki ilk defa lezzetli bir şey yiyor gibiyim".
"Bize sırtınızı döndüğünüz günden itibaren, Cypher" dedi Smith tane tane, "Her şeyinizi kaybettiniz, sadece lezzeti değil".
Cypher ağzı dolu halde "Ama bu lezzet.." diyebildi. Bir parça daha attı ağzına. "Haklısın" dedi, "Morpheus bize sefaletten başka bir şey vermedi. Hergün yumurta patates yiyorum, yıllardır. İnanabiliyor musun, hergün!". Ayranını dikti. "Lanet bir lağımda, koku, rutubet, açlıkla geçiyordu ömrümüz, ve
herkes halinden memnun gibi! Anlamıyorum bunları", kızarmış patates attı birkaç tane, "mermi alacak para bulamazken", pilavı kaşıkladı, "nasıl inanabilirler ona?"
"Lağım...hmm" diye mırıldandı ve "Senin arkadaşlarından akıllı olduğunu görmek güzel" dedi Smith. Kel kafayı sabırla dinliyordu, ona katlanıyormuş gibi bir hali vardı. Cypher ise konuşmaya devam ediyordu, aldığı her lokma çenesinin daha da düşmesine sebep oluyordu.
"Arkadaşlar mı?" dedi sırıtarak. "Artık bundan şüpheliyim Smith, hele bu yemekten sonra.. Neyse, öncelikle, yeni bir hayat istiyorum ve önceki her şeyi de unutmak istiyorum. Her şeyi. Özellikle sefalet içinde geçen kısmı, heh.."
"Evet" diyerek sandalyesinde toparlandı Smith. Sonunda konuya gelmiş olmak onu rahatlatmıştı. "Peki, nasıl istersen".
"Bu sorunlardan uzak ve habersiz olmak istiyorum" diye devam etti Cypher, "İyi bir hayatım olsun. Ne bileyim, kont falan olayım. İrlanda kralı falan olabilir."
"Nasıl istersen" diye başını salladı Smith, ve devam etti, "Ve bunun karşılığında da.."
Cypher onaylayarak başladı "Ve bunun karşılığında da.."
"Zion'un zayıf noktasını vereceksin bize" diye bitirdi Smith.
Cypher yüzünü ekşitti. "Sana dedim ya, ben de bilmiyorum o zayıf noktayı, koca kale zaten, ne bileceğim? Ben sana bunu bilen adamı vereceğim asıl." Yine sırıttı "Kim olduğunu söyleyeyim mi?"
Smith ellerini kavuşturdu ve tek kelimeyle "Morpheus" dedi(&). Cypher dondu kaldı. Yediği kapağın etkisi birkaç saniye boyunca geçmedi.
Ve Cypher Morpheus'un karargahının yerini Smith'e anlattı. Bir çırpıda tamamlamıştı ihanetini. Smith, yüzünde memnun bir ifadeyle, sandalyesinde geriye yaslandı, elini kulaklığına götürdü ve ortaklarıyla irtibat kurdu.
"..Destek kuvvetleri de istiyorum, hazır edin" dedi, "Bu gece bu işi bitiriyoruz"...
TO BE CONTINUED...
(Görüntü kaybolurken yüksek tonda gerilim yüklü davul-org müziği ve kapanış.)
No comments:
Post a Comment