TWISTING LIES (höh artist oldu baya)
Weo gözlerini açtığında, hastanede olduğunu farketti. Boğazı sargılar içinde, yataktaydı. Previously on WW neler olduğunu hatırlamaya çalıştı, sanki üstünden 7 ay geçmiş gibi hissediyordu. Smith vardı evet, bayılmadan önce Smith onu götürüyordu. Demek yakalanmıştı. İşi işti. Suikast işi de yatmıştı belli ki.
Kapı açıldı ve içeri hemşirenin biri (one of) girdi. Elindeki kağıtları karıştırarak 'Kendini vuran manyak sen misin?' dedi. Weo eliyle metalika işareti yapıp 'Hell yeah' dedi. Adam (adamdı) yatağa yaklaştı, elindeki hapı uzattı 'İç la' dedi. Weo 'Hadi ordan burası Zimitin hastanesi değil mi? Hiçbir şey içmiyorum' dedi. Hemşire 'İyileşmek için içmek zorundasın' dedi.
'İyiyim ben iyi'
'La iç'
'Bak hemşire, burada sinirlenme ihtimalimle ilgili seni uyarmak isterim'
Hemşire cebinden bir tabanca çıkarttı, Weo'ya doğrulttu, güm.
Hemşire yere yıkıldı. Kapıda Smith duruyordu, elinde bir pompalı tüfekle. 'Hmm' dedi, 'tahmin ettiğim gibi, Wallace'.
'Eea, teşekkür etmeli miyim bunun için' dedi Weo. Yerdeki cesedi gösterdi. 'Yani o binadayken bir şeyler konuşmuş olabiliriz de şinci, orada kafam yamuktu baya. I mean baya.'
'Şöyle anlatayım' dedi Smith, 'Bu Morpheus denen adam senin bildiğin gibi birisi değil.'
'Hö? Nolmuş Morp'a?'
'Bu herif işte, Morpheus'un adamı' dedi Smith. 'Herhalde senin artık işe yaramayacağını düşünmüş.'
'Oha derler.'
'Pis ciddiyim William. Morpheus seni kandırıp kullandı. Aslında sadece kendi menfaatini düşünüyor. Niyeti tüm Britanya'yı ele geçirmek. Zion'un kontrolünü eline aldı bile. Krallığı da yıkıp amacına ulaşmaktan başka hiçbir şey umrunda değil.' Yatağa yaklaştı ve sesini gizem tonuna getirdi, 'And I'm sure İskoçya'nın özgürlüğü de hiç umrunda değil Wallace' dedi, 'hiç at all.'
'Bi kere inanmadım' dedi Weo. 'Ayrıca Morp hiç değilse bana yardım ve yataklık etti. Senle ise savaşıyoruz forever.'
'Evat' dedi Smith, 'düşmanca davrandığım doğru, ama senin kim olduğunu görünce fikrim değişti. Sen Weo'sun, yalan yok. Dostluk öneriyorum şimdi.'
'Heh' dedi Weo, 'Olum zimit senin amacın da bildiğin Britanya'yı ele geçirmek doesn't it?'
'Evet' dedi Smith, 'Ama deal yapabiliriz. Sen benim kazanmama yardım et ben de sana İskoçya'yı veriyim, full kase. Tam bağımsızlık. Özgür olacaksınız.'
Bu Weo'yu yamulttu hafif, 'öea' diyebildi. İlgisiz gibi gözükemedi. 'Sen ne kazanacaksın?'
Smith kulaklığını çıkarttı, 'Şunlardan kurtulayım. Diğer ajanları da temizleyeceğim, şu sistemi yıkacağım. Senin yardımınla tabi. İskoçlar da özgür olacak. Bence iyi bir deal. Sonuçta,' dedi sırıtarak, 'Böyle bir deal'ı Morpheus'tan alamazsın ona göre. Onunla gideceksen özgürlüğü unut.'
'Ne demek yani?'
'Tabi olum' dedi Smith, 'Morpheus hayatta İskoçya'yı bırakmaz. Çünkü uyuşturucu güzergahı orası.'
'Uyuşturucu mu?'
'Evet uyuşturucu' dedi Smith. 'İnsanoğlu servete doymadığı için.'
'Heh, höh, hmm' dedi Weo, afallamıştı 'yav zimit hangi Morpheus'tan söz ediyoruz. Bizim Morp fakir bir adam ya. Yiyecek ekmeği zor buluyo o.'
'Ne fakiri lan' dedi Smith, 'Morpheus toprak ağasıdır. Fransa'da 28 köyü var. Hell, benden bile zengindir o.'
Weo 'İyi de' dedi, 'Şimdi bütün bu anlattıklarına inancak mıyım ben heh?'
'Daha bitmedi' dedi Smith ama arkadan 'Smith' dedi birisi. Kapıda iki ajan duruyorlardı, birisi 'Mikrofonunu açık unutmuşsun. Dediklerini duyduk.' dedi.
'Höh' dedi Smith. Weo'ya döndü, 'Samimi olduğumu gösterme fırsatı doesn't it?' dedi ve pompalıyı çekip hızla dönerek ateş etti. Mermiler falsolu gitti ama ajanlar sıyrılmayı başardı. Üçü odada kapışmaya başladı.
Weo yavaşça yataktan kalktı, düşündü. Ne yapmalıydı? Smith 2 defa hayatını kurtarmıştı aslına bakarsa, Morpla ilgili dediklerine inanmasa bile burada ona yardım edebilirdi. Belki de hepsini Smith ayarlamıştı? En iyisi hepsini birden aşağı almalıydı.
Gerildi ve odayı birbirine katmakta olan üç ajana girdi. 'Top' misali duvarları yıkarak bütün hastaneyi dağıttılar. Sonunda yere yuvarlandığında Weo bir kloroform variline(!) çarptı ve tüm ortam kloroform oldu(+&). Weo bayıldı gitti.
Gözünü açtığında bir hapishane hücresindeydi, berbat bir ortamdı, karanlıktı. Weo doğrulup parmaklıklara geldi 'Höt lan' dedi. Yan hücreden ses geldi 'Uyandın demek Weo. Azkaban hapishanesine hoşgeldik. Heh.'
Smith'in sesi pek çaresiz geliyordu 'Burda ölecez Wallace. Kariyerimiz bitti, buraya kadarmış. Ruh emici falan zil olduk.'
'Well well,' dedi karşı hücreden birisi. Gençti oldukça, 'Biz de yalnızlık çekiyorduk' dedi, 'Kariyer yorumuna da katılıyorum. Benim adım Harry.'
'Heh alnına kim öyle çizik attı?' dedi Weo.
'O' diyerek yan hücreyi gösterdi Harry. Bu hücre diğerlerinden daha karanlıktı. Biri o karanlıkta hareket etti ve parmaklıklara geldi, tıslarcasına 'Kimsiniz lan' dedi.
Adamın yılanımsı bir suratı vardı.
Weo geri çekildi, 'Holy damn..' diyebildi.
No comments:
Post a Comment