Doğru düzgün sırayla okumak için bölümler

1 2 3 4 5 5,5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18

Tuesday, July 14, 2009

WW - chapter V

THE ORACLE

Kraliyet sarayını çevreleyen görkemli duvarlar, günün ilk ışıklarıyla renkleniyordu. Büyük cümle kapısının önünde, iki kraliyet muhafızı dimdik duruyordu, hareketsiz. Asil kırmızı elbiseleri soğuk esintiyle dalgalanıyor, zırhları hafiften parıldıyordu. Mızraklarını sağlamca tutuyorlardı, içerideki her an her şeye hazır yüzlerce muhafıza rağmen, bu ikisi sarayın güvenliği için bir sembol gibiydiler. İhtişamlı duruşlarıyla herhangi birini saraya yaklaşmaktan dahi vazgeçirebilirlerdi.

Az ileride şehre açılan yolun başı bulunuyordu, binalar yol boyunca sıralanmıştı. Duvarlardan birinin arkasında bir gölge oynaşıyordu.

"Pekala" dedi Weo ellerini ovuşturarak "Hadi bakalım". Derin bir nefes aldı ve duvarın arkasından çıktı, saraya doğru adım adım ilerlemeye başladı. Otuz-kırk adım sonra kapı muhafızlarının dibinde olacaktı. Adımları sakin, ama hızlıydı.

Kafasında planı hemen hemen tamamlamıştı "Önce bahçedekileri hallederim, okçuları salla, giriştekilerden sonra doğrudan Zimit'e giderim, diğer iki gözlüklü de aradan çıkar artık.. Çıkışta atlılar gelirse ona da bir şey düşünürüm.." Muhafızlar kendilerine hızla yaklaşan bu adamı farketmiş, şüpheli bakışlarını üstüne dikmişlerdi. Parti başlıyordu.

Bir el Weo'yu arkadan tuttu ve sertçe bir duvarın arkasına çekti.
"Manyak mısın öldürteceksin kendini!"
"Morphy sana yokum dedim. Bunu kendi yöntemimle çözecem"
"Ne yöntemi gebereceksin! Her şeyi berbat edeceksin!"
"Morphy.."
"Tamam!" diye kesti Morpheus. "Tamam. Öncelikle İskoçya'nın özgürlüğünü kurtaracağız. Seninleyiz kabul.. İskoçya için savaşacağız. Şimdi kimse görmeden hemen uzaklaşalım buradan. Şu sokakta bir telefon kulübesi olacaktı."
"Telefon kulübesi mi? Ne yapacaz telefonu?"
"Telefonla karargaha doğrudan geçeceğiz. Göreceksin şimdi."
Weo hala kendi yöntemini uygulamak istiyordu ama Morphy'yi izledi. Anlaşılan bu adamlar mücadelelerinde gerçekten samimiydiler.

Morpheus onu telefon kulübesinin önüne getirdi "Sırayla gideceğiz. Şimdi çalar" dedi. Beklediler.
Ve telefon çaldı.

Morpheus telefonu açtı. Bir şey olmadı. "Alo... yok burası otel değil.. Rica ederim".
Kapattı. "Bu değil. Şimdi çalar." dedi. Beklediler.
Ve telefon çaldı.

Morpheus telefonu açtı. Araya hoş bir efekt girdi ve Morphy kayboldu.
Weo "Vay be" dedi ve asılı kalan ahizeyi kapattı. Bekledi.
Ve telefon çaldı.

Weo telefonu açtı. Biri konuştu karşıdan "İyi günler, ben otel için aramıştım da.."
Weo "Yok otel motel ne diyon be" dedi ve kapattı. Bekledi.
Ve telefon çaldı.

Weo telefonu açtı. Ve kendini Morphy'nin karargahında bir koltukta buldu. "Geldi patron" dedi Tank.
Morphy geldi ve yanına oturdu "Tekrar benimle geldiğin için sağol" dedi, "Anlamalısın. Sen o'sun. Gidip orada kendini öldürtmene izin veremezdim. Yoksa bu hepimizin sonu olur..yani.." Duraksadı "Karışık bir mesele.. ben seni en iyisi kahine götüreyim" dedi.
Weo "Ne kahini be?" dedi ama Morphy fırlamıştı bile yerinden "Zaten götürmeyi düşünüyordum. Araba hazır. Hemen gidelim."
Weo "İyi gidelim" demekle yetindi ve karargahtan çıktılar. Hemen orada cadillac bekliyordu. Weo sormadan edemedi "Cadillac senin mi Morphy?"
"Yok. Lazım oldukça kiralıyoruz" dedi Morpheus. Arabaya binip gittiler.

Cadillac bir binanın önünde durdu ve indiler. Binaya girip kahinin dairesine gittiler. Morphy kapıyı çaldı ve içeri alındılar. Morphy girişte bekledi. Weo odadan içeri girdi.
İçeride bir miktar çocuk bir miktar şey yapıyordu. Bunlardan kaşıkları bakarak eğen çocuk Weo'nun dikkatini çekti. Çocuğun yanına gitti. Çocuk ona bir kaşık uzattı ve "Kaşığı eğmeye çalışma. Bu imkansızdır. Bunun yerine sadece gerçeği anlamaya çalış" dedi. Weo "Ne gerçeği?" dedi. "Kaşık aslında yok" dedi çocuk.
Weo gülümsedi. "Bak şimdi" dedi ve kaşığı alıp bir hamlede kırdı "Al sana kaşık.."
"Kahin seni bekliyor" dedi birisi arkadan. Weo kalktı ve döndü, gözyaşları içindeki çocuğu geride bırakarak (o birisinin işaret ettiği yerden) içeri girdi.

Mutfaktı burası. Kahin oturuyordu. Weo girişte durup bekledi. Kahin dönmeden "Vazo için üzülme" dedi.
Weo şaşırdı. Etrafına baktı. Hemen yanında bir vazo vardı ama hiç de üzünülecek bir şeye benzemiyordu. Ne diyeceğini bilemedi. Bu sırada kahin de dönmüş kaşlarını çatarak bakıyordu. Weo "Üzülmedim diye mi kızdı acaba?" diye düşündü ama kahinin duruşu sanki bir şeyin olmasını bekliyormuş gibiydi. Her ne bekliyorsa olmayınca sonunda bıraktı ve bir sigara yakıp "Hoşgeldin William" dedi, "Sana müjdeli haberler vermek isterdim ama üzgünüm.."
"Ee?" dedi Weo. Kahin yaklaştı, "Dur bi bakıyım sana" dedi ve yüzünü tutup yakından inceledi, düşünceli düşünceli baktı. "Bir tercihte bulunacaksın" dedi, "Kendi hayatın ile Morpheus'unki arasında bir tercih.." duraksadı, "ona göre yani.."
"Bu dediklerinin içinde Zimit'i tekmelemeyle ilgili bir bölüm var mı?" dedi Weo. Kahin ise döndü ve fırından yaptığı kurabiyeleri çıkardı, tepsiyi Weo'ya uzatırken "Diyeceğimi dedim. Alsana bir tane.."
Weo bir kurabiye alıp attı ağzına. "Morphy iyi adam ya.." dedi "Neyse gideyim o zaman. Sağol kahin." Ve çıkmak üzere arkasını dönmüştü ki kolu vazoya çarptı ve vazo düşüp kırıldı. Kahin çok rahatlamış bir şekilde oh çekti, "Merak etme, çocuklara veririm tamir ederler" dedi. Weo, daha da şaşırmış, mutfaktan çıktı. Kapının önünde Morphy'yi buldu ve "Hadi toz olalım" dedi. Dışarı çıktılar.
Morpheus Weo'ya döndü, "Evet Weo, kendini nasıl hissediyorsun?" dedi. Weo derin bir nefes aldı. Morphy gözlerini kısmış, diyeceklerine kilitlenmişti. Weo'nun ağzından şu kelimeler döküldü "Hadi gidip şu Zimit'i tekmeleyelim"

Dönüp yürüdü. Arkasından Morphy'nin "Damn!" dediğini duyar gibiydi.

No comments: