Doğru düzgün sırayla okumak için bölümler

1 2 3 4 5 5,5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18

Tuesday, July 14, 2009

WW - chapterIV

POOR MORPHY

"Weo, beni duyuyor musun?"
İrkilerek uyandı Weo. Son hatırladığı, Morpheus'un insanların nasıl Smith'in kölesi olduğu, ajanların herkes olabildiği ve herkesin bu yüzden düşman olduğu türünden bir şeyler anlattığıydı. Kırmızı koltuk rahat gelmiş olmalıydı.
"İşin felsefesi pek sarmadı ha, Weo?" dedi Morpheus.
"Tabi canım" diyerek kalktı Weo. "Zimit'i ne zaman tekmeleyeceğiz sen onu söyle."
"Tekmeleyeceğiz." dedi Morpheus gülerek. "Gel, seni merkezimize götüreyim."

Ve ikisi apartmandan çıktılar. Islak sokaklardan geçerek yürüdüler. Sonunda, köşe bir yerde merdivenlerden indiler ve Morpheus onu eski, demir bir kapının önüne getirdi. "İşte" dedi ve kanalizasyon girişini andıran paslı kapıyı açtı.

Weo içeri baktı.

Giriş karanlıktı ama ileride ışıklar görünüyordu.
"Haydi" dedi Morpheus ve girdiler. Geniş ve yüksek odada ilerlediler. İleride, bilgisayarlar, garip makinalar ve bunlarla çalışan Morpheus'un adamları vardı. Ortam florasanlarla aydınlatılmıştı.
"İşte" dedi Morpheus, "Merkezimiz bu. Ne diyorsun?"
"Heh, biraz şaşırdım doğrusu" dedi Weo "Ne biliyim bi hovercraftının falan olmasını beklerdim de."
"Vardı" dedi Morpheus ve başını eğdi. Bir anda yüzünü hüzün kaplamıştı. Derin bir nefes aldı, "Geçim sıkıntısı nedeniyle sattık" dedi.
Döndü, "Tank, gel" diye seslendi. Bilgisayarın başındaki adam kalkıp geldi yanına. Morpheus cebinden biraz para uzatarak "Git üç ekmek al. Bu akşam da patates yiyeceğiz." dedi.
Tank "Ama patron.." diyebildi. Morpheus parayı verirken "Napalım paramız var da mı çeşit çeşit yiyelim?" şeklinde başını salladı. Tank üzüntü içinde, ağır adımlarla uzaklaştı.

Weo şaşkınlık içindeydi. Morpheus fakirdi. Yoksulluk içinde Smith'e karşı mücadelesini sürdürebilir miydi acaba?
Morpheus Weo'ya döndü, "Görüyorsun" dedi, "Smith'in lüks içindeki hali adamlarımın kafasını karıştırıyor. Bana sırtlarını dönmelerinden korkmaya başladım."
"Anlıyorum" diyebildi Weo. Tablo kötüydü. Bu sırada Morpheus yeşeren bir ümit ışığıyla "Ama" dedi, "Sen geldin Weo, ve Smith'e karşı asıl mücadelemiz şimdi başlıyor. İnsanlığı kurtarabiliriz!"
"Heh" diyerek çekildi Weo "Büyük hedeflerin var ha, Morphy? Benim şahsen Zimit'le problemim İskoçya'nın özgürlüğüdür. O kadar."
"İskoçya mı?" diye çıkıştı Morpheus. "Sen Weo'sun! İnsanlık tehlikede sen hala İskoçya diyorsun"

Weo duraksadı. Böyle bir söz onun için İskoçyaya hakaret sayılırdı. Hayal kırıklığıyla geriledi, "Peki Morphy" dedi, "O zaman üzgünüm ama ben yokum."
Geriye döndü. Adımını atarken "Weo!" diye bağırdı Morpheus. Başını çevirdi, "Ben İskoç savaşçısıyım" dedi, "William Wallace olduğumu da unutmadım".

Yürüdü. Smith'i tek başına halledecekti anlaşılan. Demir kapıya gelmişti ki, koşarak Morpheus geldi arkadan.
"Weo! Bize ihtiyacın var".
"Hadi ya? Hiç farkında değildim?"
"Ajanlara tek başına karşı koyamazsın!"

Weo gülümsedi. "Heh" dedi, "Gözlüklerini paketler yollarım Morphy"
Açtı kapıyı. Attı adımını dışarı. Arkasından kapıyı sertçe çekti. Güneş gözlüklerini taktı, "Rebellion Begins" dedi.

Lan o Harry Potter'dı.

No comments: