PSYCHOPATHIC DRAMA - PART I
Weo, Morpheus ve Trinity Zion'un ana kapısının önündeydiler. Hava kararmıştı. Londra'ya gidiyorlardı. Önceki günkü toplantıda Weo bu operasyon fikrini ortaya atmıştı: Smith'e suikast. Zionluların karşı çıkmasına rağmen Weo'nun ısrarı planı kabul ettirmişti. Morpheus ve Trinity de bu görevde Weo'nun yanında yer alacaklarını belirtmişlerdi.
Suikast fikrini tabiki ikizler vermişti. Zion'da bulundukları bu 3 gün boyunca yalnız kaldığında gelip ona fikir veriyorlardı, 3lü Smith suikastını planlamaya çalışıyordu. Weo'yla Trinity'nin Morpheus'u kurtarma operasyonundan sonra Smith koruma gücünü mutlaka artırmış olmalıydı, saraya bir baskın daha yapmak akıllıca olmazdı. Gerçi Weo saraya tekrar saldırmakta herhangi bir sorun görmüyordu, ama ikizler görüyordu, en kısa tabiriyle.
Morpheus Locke'la bir şey konuşacağını söyleyip girdi içeri. Trinity de silahlarını almak için cephaneye yollandı. Yalnız kalmıştı Weo. Sessizce güneşin batışını izlemek istedi, ama biliyordu ki ikizler şimdi bitivereceklerdi. Öyle de oldu. Önünde belirip hızla katılaştılar. "Naber" dedi öteki.
"Şu Smith'in yemek planı var ya" dedi teki, "O yemeğe davetli gibi katılmayı deneyebilirsiniz. En rahat böyle ulaşabileceğiz herhalde."
"Tanınmayız mı diyorsun?" dedi Weo, "Hmm, Morphy ile Tri'yi bilmem de ben kesin tanınırım"
"Sen başta karışma zaten" dedi teki, "İkisi bir yere kadar götürür, krala yaklaşabildiğiniz yerde sen de girersin"
"Hmm, eeaa.."
"Direk dalmayı düşünüyorsan Weo" dedi öteki, "Erkenden olay çıkartmak ancak Smith'i kaçırmanı sağlar"
"Weo?" diye seslendi kapının ardından Trinity. Geliyordu. "Damn!" dedi öteki.
"Shit!" dedi teki ve buharlaşıp gittiler. Aynı anda Trinity kapıdan çıktı. "Kimle konuşuyordun bu saatte burada?" dedi şaşkınlıkla.
"Eea, kendi kendime konuşuyordum" dedi Weo "Bilirsin işte, Londra'ya gideceğiz ne yapacağız gibi işte yu nov höh.. sesli düşünme şeysi.."
"Sen bu aralar kendi kendine çok konuşuyorsun" dedi Trinity yolun aşağısında bekleyen arabaya doğru giderken. "Evet, kendi kendime konuşuyorum baya" diye mırıldandı Weo. Bu ikizleri fazla saklı tutamayacaktı, emindi. Ama Tri ve Morphy güvenilir kişilerdi, ikizleri bilmeleri sorun olmazdı aslında. Gerçekten öyle miydiler? İkizler ne kadar ciddiydiler bu gizlilik konusunda?
Morphydir ikizdir tekidir öbürüdür sallasa tek başına gidip şu Smith'i temizlese? En kısa yoldu elbette, ama Morphy'nin ve herkesin endişesini anlamalıydı, çünkü düşmanı Smith'ti, ve hafife alınmaması gerekiyordu. Weo bu kadar düşünür müydü? Whatever.
Yol boyunca bu şeyler Weo'nun kafasını kurcalayıp durdu. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan Londra'ya gelmişlerdi. Smith'in katılacağı o davete birkaç gün vardı, ve bu sürede ekip suikast planlarını yapmalıydı. Bir otel bulup odalarına çekildiler. Weo'nun uykusu tabi ki tutmadı. Odasından çıktı, koridorda gezinmeye başladı. Koltuğun birine oturdu, geriye yaslandı. Rahatladı, sessizce oturdu öylece.
Çatırt.
"Shit!" diye fırladı yerinden Weo, ve siyahlar içindeki ninjayla göz göze geldi. Assassin kılıcını kaldırmıştı, Weo'ya indiriyordu, ki, evet indirmeden, evet Weo hayatta sakin olun, ikizlerin teki rüzgar edasıyla ninjanın ardında belirdi. Ninja sessizce yere yıkılırken teki jiletini aynı hızla çekti ve döndü, koridora bakındı, "Geliyorlar adamım" dedi. Weo ışın kılıcını çekti ve çalıştırdı. Turuncu ışın upuzun fırladı.
Tavandan öteki indi buhar edasıyla, jileti elindeydi. Üçlü sürü gibi gelen ninjaları kesip biçmeye koyuldu. Ondan ona matrix hızıyla(!) atladığı sırada Morphy ve Tri aklına geldi Weo'nun. "Höt!" dedi ve koridorda koşturmaya başladı. Morphy'nin odasının kapısı açıktı. Sesler geliyordu içeriden. Weo içeri daldı, Morphy ve Tri köşeye sıkışmış, ninjaları savurmaya çalışıyorlardı. Zor durumdaydılar. Weo yaklaştı, ışın kılıcıyla bir savuruşta hepsini aşağı aldı.
"Tam zamanında, Weo" diye rahat bir nefes aldı Morphy "Ölüyorduk" Kapıya gitti, dikkatle dışarı baktı "Daha gelen var mı?"
"Bilmiyorum, şeyler halletmiştir" dedi Weo. Şimdi sorsak neden ikizlerden bahsetmeye karar verdiğini söyleyemez.
"Şeyler?"
"İkizler, Morphy. Zion'dan beri bizimleler. Onlar da bu işin içinde, ama kimseye onlardan bahsetmemeliyiz."
"İkizler?"
"İkizler işte, albino tipli, kıyafetleri bile beyaz, güneş gözlüklü, Smith ve benim gibi matrix yetenekleri(!) var. Ajan gibiler"
"Ajanlar? Onlar ajan mı? Ne demek bu işin içindeler?"
"Ajan değiller, Morphy bizimleler dedim ya. Zion için gizli çalışıyorlar, casus adamlar."
"Matrix yeteneği mi?" dedi Morphy, afallamış duruyordu. "Weo, bu imkansız, nasıl olur? Burada pis bir şeyler olmalı, Zion'un gizli çalışmaları yok ki, ne casusu?"
"Morpheus, demek var da sen bilmiyorsun" dedi Weo, sanki birazcık çıkışırcasına, "Bu iş seni beni aşıyor, adamlar matrix diyorum"
"Nasıl olabilir? Sen O'sun, nereden başka matrix adamlar çıkartıyorsun?"
"'o' falan masal, Morphy" dedi Weo. "Ben 'o' değilim. Biz de bir parçayız ha, heh. Benim de beklentim tam böyle değildi de.."
"Weo" dedi Morphy soğuk biçimde. "İkizler bizimle diyorsun. Şu ninjaları üstümüze kim saldı sanıyorsun?"
"Eea, benim de aklıma geldi aslında" dedi, Weo, "ama hayatımı kurtaran ikizler oldu. Onlar olmasaydı koridorda ölmüştüm."
"Weo nasıl anlatmazsın bize" diye gezindi Morphy, "Nerde o zaman bu ikizler, konuşmam lazım onlarla."
"Adamlar size görünmüyorlar bile, konuşabileceğini sanmıyorum" dedi Weo. Morphy durdu, "Koridordaydım dedin, hayatımı kurtardılar dedin değil mi?" dedi.
"Eea, evet" dedi Weo. Morphy Tri'yi gelmesini işaret etti ve ikisi odadan çıktılar. Weo "Höh nereye gidiyorsunuz?" dedi ama cevap gelmedi. Onları salladı ve koltuğa oturmak üzere yönlendi ki, beyaz bir siluet onu geriye ittirdi. Weo sarsılarak geriledi, "Bunu bana yapan son adamın başına ne geldi biliyor musun?" dedi. Teki sinirli gözüküyordu, "Morphy'e anlattın bizi, iyi. Mutlu oldun mu şimdi?"
Öteki onun arkasında belirdi, "Sana güvendik Weo, damit."
"Hey, ben de size güvenmediğim için anlattım zaten" diye tepki gösterdi Weo, "Sizi bilseler iyi olur diye düşündüm, hepimiz için."
"Sen bize güvenmiyor musun! İki dakika önce hayatını kurtardık!"
"Sizi doğru düzgün tanımıyorum bile, tamam mı? Pişman oldum zaten, Morphy'e en başından bunu sormalıydım" bağırarak azarlıyordu kendini "Kafamdan geçenleri Morphy'e söyledim, ve you know what? Onları ben de beğenmedim!".
"Senin hayatını kurtardık!" dedi teki ve Weo'yu yine itti. "Hah" dedi Weo ve ok gibi herife uçtu. Teki kenara vjjjtlarken öteki Weo'yu havada tuttu. Bir dirsek, Weo yuvarlanarak odadan çıktı. İkizler de peşinden geldi, Weo yerinden fırlayıp ikisiyle kapışmaya başladı. Bol aksiyon içinde dövüşe kakışa koridorda ilerlediler. Weo dövüşüyordu ama ikisini birden altetmek zordu. Bir boşluk anında teki sağlamından bir tane geçirdi. Weo yere yıkıldı, üstü başı kan olmuştu, gözleri yavaşça kapandı,.... ve gözlerini açtı.
Morphy'nin odasında yatıyordu, karşısında Morphy ve Trinity vardı. Bakışları baya garipti. Morphy üzgünümsü bir havadaydı, Trinity de hayatında ilk defa Weo görmüş gibi duruyordu. Doğrulmaya çalıştı, "Noldu, neredeler?"
"Rahatla, Weo" dedi Trinity, "Her şey yoluna girecek, biz yanındayız".
"Hö?" dedi Weo, "Ne diyorsunuz, ne oldu?"
"Weo" dedi Morphy, sesi donuktu, "Sana bir şey göstereceğiz. Şimdi sakin olmanı istiyorum. Unutma, biz yanındayız"
Televizyonu açtı. "Bu" dedi, "otelin güvenlik kamerası kayıtları. İşte burası, ninjaların sana saldırdığı yer".
Weo kaydı izlemeye koyuldu: Koridordaki koltuğa oturmuş, arkasını yaslanmış duruyordu. Ve kareye bir ninja girdi. Yavaş adımlarla arkadan Weo'ya yaklaşıyordu. Kılıcını kaldırdı, tam indirecekken Weo kıpırdandı, yerinden fırladı, kılıcı tutup ninjanın sırtına geçirdi. Işın kılıcını çekip çalıştırdı, bu sırada kareye başka ninjalar girdi. Weo matrix hızıyla ninjaları kesmeye başladı.
Tek başınaydı.
Weo "Hö?" dedi. Morphy derin bir nefes aldı, "Bu da," dedi, başka bir kaset taktı, "Senin bayılmandan önceki kayıt".
Kayıtta Morphy'nin odası görülüyordu. Kapısı açıktı. Birden odadan dışarı Weo yuvarlanarak çıktı. Ayağa kalktı, ve histerik biçimde kendini oradan oraya atmaya başladı. Havaya tekmeler savuruyor, kendine yumruklar geçiriyordu. Kendini döverek, sağa sola atarak kareden çıktı.
Weo öylece bakıyordu. Bu da neydi böyle? Morphy derin bir nefes aldı, ve televizyonu kapattı. "Weo, üzgünüm" dedi "İkizler diye bir şey yok. Zannediyorum yalnızca hayalgücünün ürünleri, o kadar."
Weo donmuştu. Bir şey diyemedi, ne yapacağını bilemedi, ayağa kalktı. Tri de fırladı, "Weo, sakin ol" dedi, "Merak etme, iyi olacaksın, biz yanındayız, sakin.."
Weo geriledi. Başı dönüyordu, görüntüler bulandı, hayal gerçek birbirine karıştı. Tri'nin "Weo iyi misin?" dediğini duyar gibiydi, ama gözünün önünde suretler birbirine girmiş dolanıyordu, Zion, teki, öteki, Morpheus, Smith... ve o yere kapaklanırken, karanlık gelip hepsini yuttu.
To be continued...
No comments:
Post a Comment